Son yıllarda dünya ekonomisi, pek çok belirsizlik ve zorlukla karşı karşıya kaldı. Özellikle ABD ve Çin arasındaki ticaret gerilimleri, küresel ticaret dengelerini ciddi şekilde etkiledi. Ancak, bu olumsuz atmosferde Çin’in ekonomik büyümesi dikkat çekici bir şekilde devam etti. Peki, Çin ekonomisinin bu büyüme ivmesini sürdürmesinin ardında yatan sebepler neler? Bu sorunun yanıtını ararken, 2016 yılında Donald Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasıyla başlayan dönemi de incelemek gerekiyor.
Trump yönetimi, özellikle Çin ile yapılan ticaret anlaşmalarında sık sık sert politikalar izledi. Gümrük tarifelerini artırması, Çin ürünlerine yönelik uyguladığı kısıtlamalar ve teknolojik transfer konusundaki baskılar, Çin’in ABD ile olan ticari ilişkisini zorlaştırdı. Ancak tüm bu olumsuz durumlara rağmen, Çin’in ekonomik göstergeleri büyüme yönünde devam etti. Bunun birkaç temel sebebi bulunuyor.
Öncelikle, Çin’in iç pazarının büyüklüğü dünya çapında bir fark yaratıyor. Yaklaşık 1,4 milyar nüfusa sahip olan bu ülke, aynı zamanda büyük bir tüketim pazarına sahip. Çinin ekonomik büyümesinin büyük bir kısmı iç tüketimden kaynaklanıyor. Ekonomik gelişme sürecinde, devletin sağladığı altyapı yatırımları ve sanayi üretimi de bu büyümeye büyük katkı sağladı. Hükümetin, çeşitli teşvik paketleri ve projeleri aracılığıyla ekonomiyi desteklemesi, büyümenin önemli faktörlerinden biri oldu.
ABD ile yaşanan ticaret savaşları, Çin’in ekonomik stratejilerini gözden geçirmesine ve yeni yollar aramasına neden oldu. Çin, birçok farklı pazara yönelerek, yalnızca ABD’ye bağımlı kalmama stratejisi geliştirdi. Avrupa, Güneydoğu Asya ve Afrika pazarlarına açılan Çinli firmalar, bu durumdan faydalanarak büyümeye devam ettiler. Bunun yanı sıra, Çin’in Yatırım ve İthalat Fuarı gibi girişimleri, uluslararası işbirliklerini güçlendirdi ve yeni ticaret anlaşmalarının kapılarını araladı.
Ayrıca, teknoloji sektöründeki hızlı gelişmeler ve dijital dönüşüm de Çin’in ekonomik genişlemesinde önemli bir rol oynadı. Özellikle teknoloji, yapay zeka ve finansal teknolojiler alanında yapılan yatırımlar, Çin’in küresel arenada rekabet gücünü artırdı. Tesla gibi büyük uluslararası firmalar, Çin’in elektrikli araç pazarına girmesiyle birlikte bu alanda da büyük bir büyüme yaşandı. Ayrıca, yerli firmaların Ar-Ge yatırımları ve yenilikçi süreçleri, rekabetin sürdürülmesine katkı sağladı.
Sonuç olarak, Donald Trump’ın süre gelen politikaları ve ticaret savaşlarına rağmen Çin ekonomisi büyümesini sürdürebildi. İç pazar büyüklüğü, devlet destekleri, yeni pazarlara açılma ve teknoloji alanındaki gelişim, Çin’in bu süreçte güçlü kalmasını sağladı. Ancak bundan sonraki süreçte, dünya ekonomisindeki belirsizliklerin nasıl şekilleneceği ve bu belirsizliklerin Çin ekonomisi üzerine nasıl bir etkide bulunacağı merak konusu olmaya devam ediyor.